© COPYRIGHT 2015

by Ahmet TURKOGLU

Alishan Dağından.. Aşk Mektupları..

Tayvan.. Uzakdoğu Asya..

2 günde karar verip plansız, bilgisiz geldiğim bu ülkede, ikinci günümde bir doktor ile tanıştım. Dr. Rex. Okul müdürü olan arkadaşı vasıtası ile bir ortaokulda bana konaklama ayarladı. Chiayi tren istasyonundan beni arabası ile alıp okula getirdi.. Önce müdür Jin ardından İngilizce öğretmeni Allen ile tanıştırdı.. Tayvan’ı okul okul gezeceğim süreç böyle başlamış oldu..

Chiayi ortaokulunun girişindeki güvenlik binasında kalacağım odayı gösterdiler.. Yerleştim.. 3-5 saat sonra, hiç bilmediğim bir ülkenin hiç bilmediğim bir şehrinde, bir okulun bahçesinde, basket takımı ile antreman yaparken buldum kendimi. Sıcak havada, saatler süren oyun.. Ve maç sonunda 15-20 gencin önümde eğilerek, onlara katıldığım için teşekkür etmesi. Dilim tutuldu, konuşamadım.. Güvenlik odasında geçirdiğim gecede.. Neredeyim, neler yaşıyorum diye sorguladım..

Ertesi gün bir derse davet edildim.. Sabahın köründeki ilk ders değil.. İkinci derse ortasından girdim.. Dev ekranda Youtube videoları izliyorlar.. Gördüm ki ben gelmeden önce Türkiye hakkında çalışmışlar.. Tahtaya benim için çizilmiş dev dünya haritasında saatlerce hikayemi anlattım.. Öğlen arasına kadar mola vermedik.. Soluksuz muhabbetler..

Ardından Dr. Rex okula gelip beni aldı ve tarihi şeker fabrikasını gezdirdi.. Devamında, müdür Jin ile de kahve müzesini gezdim. Akşamında da İngilizce öğretmeni Allen ile en başarılı iki öğrenciyi alıp mükemmel bir deniz ürünleri restoranında akşam yemeği yedim.. Hem bana, hem başarılı öğrencilere hediye..

Ayrılık vakti geldi, “Alishan dağına gideceğim” dedim.. Dağa giden tren için biletimi aldılar. Dağın eteklerinde, müdürünü tanıdıkları başka bir okul ayarladılar. 100 yıllık Japon yapımı tarihi trene atlayıp, dağın yarısına kadar çıktım. Trenden indiğim kasabada bir markete girerek karnımı doyurdum, bir kahve aldım, kasadakilere okulun adresini sordum, “ileriki köyde” diyip otobüsleri tarif ettiler.. Çıktım, elimde kahve ağırdan ağırdan yürüyorum, market çalışanlardan biri arabasıyla gelip beni aldı ve gideceğim köye kadar götürdü.. Bir kafenin önünde bıraktı ve “çalışanlara okulu sor” dedi.. Orada yine adresi sordum, önce “yürü yakın” dediler sonra yine arabayla alıp götürdüler! Dağ başındaki okuluma geldim.. Müdür, İngilizce, Beden, Fizik derken tüm öğretmenler ile tanıştım. Locmanlardan birine yerleştim.. Civar köylerin, kasabaların tüm öğrencileri bu okula geliyor.. Ortaokul ve lise bölümleri var.. Dağlarda ulaşım sıkıntılı olduğu için yatılı kalan öğrenciler çoğunlukta..

Rehberlik öğretmeni, öğrencilerden birinin ailesini ziyaret edeceğiz dedi, beni de yanlarına aldılar.. Dağın derinliklerinde, aborjinlerin yaşadığı bir kasabada veli ziyaretine götürdüler. Adanın gerçek sahipleri olan bu esmer tenli avcı aileleri ile görüşme fırsatım oldu. Ardında başka bir öğretmen, yamaçlardaki çay bahçelerini gezdirdi. Sonra tüm öğretmenler ile bir akşam yemeğinde buluştuk.. Ne kadar şanslı olduğumdan bahsedip durdular..

Gece, “yılda bir kere” gittikleri bir yere götürdüler.. Bazı öğretmenler de ilk defa görecekmiş.. Heyecan dorukta.. Ormanın derinliklerinde bir yer.. 3-5 araba.. Kilometrelerce kıvrımlı dağ yolu.. Zifiri karanlık.. Ve bir parkın girişindeyiz.. Elleri fenerli görevlilerden biletleri aldılar ve göz gözü görmeyen patikalardan, karanlığın içine daldık.. 5 dakika.. 10 dakika sonra.. Etraf ışıldamaya başladı.. Milyonlarca ateşböceği.. İnanılamaz.. Zifiri karanlıkta, ışıl ışıl ateş böceklerinin içinde yürüyoruz.. Yıldızların içinde yürümek gibi.. Yılda bir kere yaptıkları bir göç geçişiymiş.. Büyüleyici.. Gecesinde rüyalarıma girdi..

Ertesi gün yine dersler. Bu sefer 3-4 ayrı sınıfta tahtaya çıkıp hikayemi anlattım. İnşaat mühendisi ne yapardan, Türk yemeklerine kadar konular dallandıkça dallandı. Çocuklar sordu ben cevapladım. Baklava fotoğrafına bakıp hep beraber iç çektik.

Öğlen yemeği için mangala götürdüler. Çay bahçeleri manzaralı tepe bir yerde yine başarılı çocuklar ile dev bir mangal. Çocuklardan oluşan bir koro ve çocuklardan oluşan bir orkestra eşliğinde..

Akşamında yine basket. Okul takımı öğretmenlere karşı. Ben de öğretmenlerdenim. Bu okul yatılı olduğu için tüm ekip okulda kalıyor. Maç sonrası gençler ile yemekhanede karnımı doyurdum. Telefondan müzikler dinledik, kız muhabbeti yaptık, saç stillerini tartıştık. Kaynaştık.. Ben çocukluğuma döndüm, onlar anlattıklarım ile uzaklara daldılar..

Ve.. Ertesi gün. Sonunda dağa çıkacağım. Okuldan ayrıldım. Buruk bir şekilde. Peşimden gelmek isteyen! Gitme burada kal diyen! Seni seviyorum diyen! Gençleri geride bıraktım.

Dağın ulusal park bölümüne çıktım. Zirvesi sisli.. Saatlerce dev ağaçların arasında dolandım. Günlerdir yaşadıklarımı düşündüm.

Yüzümde hüzün..

Cebimde aşk mektupları..

Sor Turko’ya.. Tayvan 🇹🇼

Daha Fazla YOLLUK

Benzer Yazılar;



Yorum yapın